27 Ekim 2009 Salı

Olaylara Fransız

Bugün farklı bir amaç için kullanıcam blogumu. Bölümden bir arkadaşın incelemesini yapıcam.

Genel olarak bakınca senin benim gibi bir insanoğlu ama onu farklı bir yaşam formu olarak gösteren bir ilginç özelliği var. Bu da şu ki, hiç bir ana dili olmaması. İlginç bir yaşam formu diye söylemiştim. İlk duyduğumda epey bir şaşırmıştım bu duruma ama biraz muhabbet kurmaya çalışınca olayın cidden çok vahim olduğunu gördüm.

Bu arkadaş ailevi nedenlerden dolayı Almanya'da doğmak zorunda kalmış. 3 Yaşına kadarda orada yetişmiş falan. Sonra annesi bir haber alma şirketinde çalıştığından dolayı Fransaya yerleşmişler. En uzun kaldığı yerde burası bu arkadaşın. Fransız olarak yetişmiş. 11 Yaşına kadar. Daha sonraları ise Türkiye'ye kesin dönüş yapmış. Hadi ilk zamanlar zorlanıyor falan desek kaç sene Türkiyede kalmış di mi yani? Öğrenmesi gerekirdi.

Neyse bizim okulda eğitim ingilizce ve çok zorlu bir Hazırlık eğitimine tabi kaldıktan onra dersler ingilizce olarak işleniyor. 1 Senede ingilizce eğitimi aldı. Normal olarak bakıldığı zaman bu arkadaşın bir kaç dili ana dili gibi bilmesi lazım. Almanca, Fransızca, Türkçe ve İngilizce. Hadi İngilizce'yi geçtim adam Türkçeyi anlamakta epey bir zorlanıyor. Almanca ve Fransızca'yıda unuttum, o zamanlar çocuktum diyor. E peki Çok sevgili Fransız kardeşim. biz seninle nasıl anlaşıcağız? Yani hangi dili kullanıyorsun sen anlaşmak için. Almanca bilmezsin, Fransızca konuşamazsın. Bizle arkadaş olana kadar Türkçe konusundada zorlanıyordun? Şimdi yine üç beş kelime anlıyorsun. E sen konuşmadan mı yaşadın yıllar yılı?

19 Ekim 2009 Pazartesi

Bir Bloğum Olduğunu Hatırladım.

Uzun zamandır bir şeyler karalamıyordum. Yazıcak şeylerimin olmamasından ötürü değil. Unuttuğum için. Erken yaşta bunuyor muyum ne?

Son günlerde zaten kafam oldukça dalgın. Ne yaptığımı bile unutuyorum. Kafam gelip gelip gidiyor. Dersler bir başladı pir başladı üstüne üstlük. Bu yoğunluk içinde ciddi ciddi kendime vakit ayırıcak zamanım bile kalmadı. Ama burayı hatırladığım iyi oldu. Yazar yazar beynimde olan anıları girerim.

İyi bir şey lan aslında şu blog olayı. Ne biliyim geriye dönüp baktığında cümlelerin arasına gizlediğin gizli anlamları bulup, kendi geçmiş ruh halindeki çıkmazları falan görüyorsun. Her bünyeye gerekli bir olay esasında...

Neyse benim şu beynime bir çözüm bulmam lazım. Bu yaşta alzaymır hastalığına yakalanmak kötü. Geçen bir derste farkettim bu olayı...

Derste bir hoca bilinmesi oldukça güç bir terminolojiden ingilizce kelime söyledi anlamını bilen var mı diye. Ben Türkçe ne anlama geldiğini söyledim. Hoca onayladıktan sonra arkadaşlar bir yerlere not aldılar. Çok değil aradan bir kaç dakka geçtikten sonra ben yanımdaki arkadaşa dönüp, ya şunun anlamı neydi diye sordum. Yüzüme ablak ablak baktı ve "Olum dalga mı geçiyorsun, iki dakka önce sen söylemiştin anlamını herkese?" dedi. Söyle işte unuttum ben diyince daha bir acıma belirtisi göstererek baktı ve söyledi. Oturup biraz düşününce gelip giden bir şeylerin olduğu kesin beynimde. Boşaltmak lazım bir şeyleri kafadan. Ağır geliyor artık çok...