22 Mayıs 2009 Cuma

Seyahatname...

Ebett. Bahar yorgunluğu tatilimizi atmak için ufak bir kaçamak yaptık :D Fazla uzağa değil :) Tekirdağ'a doğru :D Ama yinede yolu uzatabildiğimiz kadar uzattık :) Değdi tabi. Neyse çok fazla uzatmadan aklımda kalanlardan üç beş bir şey yazıyim. :)

İlk olarak bi giriş bölümü lazım di mi :) Ehuehe. Şimdi Bir önceki yazımızda neler olmuştu onu hatırlayalım. :) Birlikte gidiceğimiz arkadaşlarım zaten kendileri 2 gündür Çerkezköy'de idiler. Benim Cumartesi günü ek sertifika dersim olduğu için onlara cumartesi akşam katılıcaktım. Cumartesi günü öğlen 12 gibi dersim bitti. Alt kattaki ismi lazım değile yakalanmadan sessizce yukarı çıktım. Amacım üstümü değiştirip, akşamdan hazırladığım çantalarımı alıp kendimi yollara atmaktı. Ama malesef beceremedim. Kapı çaldı ve hassssiktir dedim. Korktuğum başıma gelmişti.

Kadere boyun eğmiş bir şekilde gidip kapıyı açtım. Öylece bana bakıyordu. "Ee, hmm bende tam çıkıyordum" dememe kalmadan içeri daldı. Kadere boyun eğmiştim zaten. Sadece başımdan nasıl atabilirim onu düşünüyordum. Tabi başımdan atamadım orası ayrı bir konu :D Yaklaşık 1-2 saat takıldık kendileriyle. Kendisini başımdan attığımda saat 2:30 tu. Kaldığım şekilde devam edip evden çıkmaya yeltendim ama terden sırılsıklam olmuştum. Bu kadar beklediler bari bi yarım saat daha beklesinler diyip duşa girdim. Hakkatende yarım saat içine, henüz şaçlarımı kurutamama ragmen yola çıkmıştım. Koştura koştura istasyona gidip tren beklemeye koyuldum. Beşiktaşa geldiğimde saat 17:08 di ve ben otogar servisini 8 dakka ile kaçırmıştım. Bir sonraki Çorlu otobüsü saat 7'deydi. O ara arkadaşlar aradı nerde kaldın gelmiyomusun diye. Saat 7'de otobüs bileti aldığımı duyunca hepsi bi triplere girdi. Takmışlar kafalarına bir an önce gidelim diye. Ulan gece niye gidiyoruz sabah erkenden gitsek olmaz mı? Yok nuh diyolar peygamber demiyorlar. 9 gibi ailemin evine varmıştım. 12 de yola çıkmaya niyetlenip 3 bilemedin 4 saatlik yolu 9 saate gitmek de bir başarıydı tabi. Babamdan arabayı alıcaktım ama babam geç oldu yarın gidersiniz dedi ve arabayı vermedi tabi. Bende onlara durumu anlatana kadar epey bi trip yedim. Ama sonunda ertesi sabahın köründe 6'da onları çerkezköyden alıcağıma söz verince ikna oldular (=.

Ertesi sabah 5:30 da kalkıp arabaya atladığım gibi düştüm Çerkezköy yollarına. Yollar bomboştu. Kendi kendime düşündüm, hangi salak bu vakitte sıcacık yatağından kalkıpta yollara düşer diye? :) Cevabı bulmak pek zor olmadı :P Ben işte. Çerkezköy'de arkadaşımın evine varınca Feyyaz ağanın hala uyuduğunu öğrendim ve yatakta üstüne atlamak suretiyle kaldırdım kendisini. "Deli mi mikti olm seni? Ne işin var bu saatte?" demez mi bide :) Ulan sen demedin mi 6 da gel diye :) Neyse Feyyaz Ağa'yıda uyandırdıktan sonra yeniden düştük yollara. Tutturdular kahvaltı edelim die. Dedim az sabredin ilerde Ördekli Göl var orada edelim kahvaltımızı fantazi olur. Dayanamadılar. Bende Çorlu-Tekirdağ yolunda boş bi buğday tarlasına çektim ve orada kahvaltımızı ettik :) Her yerde dura dura. Fotograf çekile çekile kumbağ ayrımına geldik. Dedim sizi Kumbağ'ıda gezdiriyim ve daldık. Sahilde bi kaç tur attıktan sonra oturduk bi limonata içmeye. Epey beğendiler, yalnız ben yük olmasın diye plaj havlumla terliklerimi yoldan alırım diye yanıma almadım diye Kumbağa epey bi döviz bıraktım :D İçime oturdu ne yalan söliyim :D :D
Sonra Kumbağ yolundan sessiz sakin bir köy yolundan gitme kararı aldım. Fantazi yaşıycaz ya, bütün ilginç yollara saparım affetmem :D Zaten bu fantazi korku filmlerinin ana temasıdır bilirsiniz :)
Issız yolda Feyyaz Ağa'ya araba kullanma öğretme sözüm vardı ve direksiyonu verdim kendisine. Tam fiyasko :) (Aman duymasın :D ) Benim uzun uğraşlarım sonucu brinci vitesteyken stop ettiremediğim arabayı nasıl becerdiyse daha kalkar kalkmaz stop ettirdi. Nasıl yaptı daha anlamış değilim. :) Çünkü öyle bi motor koymuşlar ki 1. Viteste ne kadar sert çekersen çek debriyajdan ayağını kodumun arabası stop etmiyor. Ama becerdi yani onuda. :)
Sonra yeter bu kadar eğitim diyip devam ettik yola. Ördekli göl sözüm olduğundan orayada girdik bi çay içelim diye. Adam çayı çaydanlıkla getirdi koydu önümüze. Eyvallah diyip çayımızı içip yine bol bol fotograf çekildik. Adam bir çaydanlık çay getirdi önümüze ve para almamakta ısrar etti. İşte bu yüzden seviyorum trakya insanını :) Sonra oradan ayrıldıktan sonra dağ yoluna çıktık. Yamaç Paraşütü sahasının üstünden geçtik. İsterdim bende yamaç paraşütü yapmak ama sezon açılmadığı için yetkili bulamadık ve devam ettik tabi. Sıcak artık kendini hissettirmeye başlarken Şarköy'e gelmiştik. Hemen denize attık kendimizi. Su soğuk olur diye tahmin ediyordum ama ısınmıştı. Epey bi süre denizde vakit geçirdikten sonra bi duş alalım diye evin yolunu tuttuk. Ama o da ne? Hamam... :D Erkeklere diye yazıyor üzerinde. Dayanamadık ve hamama girdik. Hayatımda ilk kez hamama gittim. Oradada su savaşı yaparak epey bi eğlendik :D Göbek taşında kese attırırken resim bile çekildik nağberr :P

Eve gittik ve mangal yaptık. Arkadaş tutturdu rakıları toprağın altına gömelim çok güzel soğuyor hem doğal diye. Haydaa :D Mangal ateşi yakarken bizde kazma kürekle epey derin bi kuyu açıp rakıları suları gömdük bakalım soğuycak mı diye :D Sonuç ilginçti. Soğumadı tabi :D Fiyasko :P

Yemek faslınıda bitirdikten sonra bi disco, bar club aramak için tekrar çıktık yola. Sert bi yol barikatından arabayı epey yüksek bi suratle atlattırdım. Kim koyduysa o yola o seti =/ Sert bir şekilde araba altını vurdu ve şağ ön tekerleğin orada bir şey kırıldı. Arabanın önü çöktü ve götü havalandı. Çok pis götüm yusufladı. Talihsizlik ancak bu kadar olabilirdi. Araba halen gidiyordu ama şekli şemali gülünçtü. O saatte açık oto sanayi nereden bulucaz ki? Attık kendimizi yollara oto-sanayi bulmak için. 15-20 kilometre arabanın önü çökmüş şekilde gittim. Hız yapmaya korkuyodum ortalama 40 km hızla gittik. Oto-Sanayiler kapanmıştı tabi. Geri dönmeye büzük yemedi. Sahilde arabada uyuyup erken saatte arabayı halletme kararı aldık. Sahile çektiğimizde benim midemle olan sorunum yeniden baş gösterdi. Sinir stres oldumu aynen mideme vuruyor. Ne yediysem içimdekileri çıkarttım. Midem dayanılmaz derecede ağrı verdi. Arkadaşlarında tatili bozulmasın diye çaktırmadım ama zorla hastaneye götürmeye kalktılar. Gitmedim tabi. Gece boyu sinir stres yaptım. Dalgalara karşı onlar uyurken arabada tek başıma oturup düşünüp sigara içtim. Sabah erkenden oto sanayiye gittik ve adam bir bakışta anladı derdini. Tahmin ettiğim gibi ön takım dağılmamış sadece helezon kırmıştı. Adam yattı arabanın altına iki tane vida çıkardı ve gösterdi. Nereden atlattınız bu arabayı diye. Anlattım olanı. Taş gibi taş bişi olmaz istanbula bile gider bu araba dedi biraz düzeldi moralim. Adam kırılmış yerin kulağını söküp kendisi tornada bi parça yapıp taktı ve 20 dakka içine halletti. Tamirci gözümde o kadar büyüdüki. 600-700 tl lik masraf beklerken ben borcumuz ne kadar sorusuna 25 tl at yeter diyince pazarlık yapmadan verdim parayı ve tatilimize kaldığımız yerden devam ettik :)

Tüy gibi hafiflemiştim şimdi eğlence zamanı diyerekten devam ettik tatilimize. Güzel bi tatil geçirdik sözün kısası. Bazı talihsizliklerde olmasa daha iyi olucaktı ama onlarda işin tuzu biberi değil mi? :)
Çektiğimiz fotograflara

http://www.facebook.com/home.php#/album.php?aid=78901&id=642930348

Bağlantısından ulaşabilirsiniz =) Bahar yorgunluğunu atlattık. Şimdi sırada finaller var. Haydi allah kolaylık versin :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder